Anahtar kelimelerinizi girin

Dilimizi Yabancı Sözcüklerle Kirletmeyelim

Türkçe dünyanın en köklü, en zengin ve en güzel dillerinden biridir. Lütfen dilimizi yabancı sözcüklerle kirletmeyelim.

Türkçe’ de son yıllarda yaşanan kirlenme ve yanlış kullanım ciddi boyutlara ulaştı. Bu durum, hem Türkçe’ de karşılığı olduğu halde yabancı sözcüklerin kullanımı hem de Türkçe ifadede anlam yanlışlığı ve sözcüklerin yanlış kullanımı ile karşımıza çıkıyor.

Bir toplumun en önemli kültürel mirası olan dilin bu kadar kirlenmesi de doğal olarak o kültüre zarar veriyor.

Çok yakında herkesin dilinden utanmadan doğru Türkçe ve sadece Türkçe kullanacağını umut ediyoruz.

Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korece’ dir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.

Türkçe, diğer Altay dilleri gibi eklemeli, yani sözcüklerin eklerle yapıldığı ve çekildiği, sondan eklemeli bir dildir.

Türk dillerinin yazılı metne dayalı tarihleri 7.-9. yüzyıl Orhon Türkçesine kadar uzansa bile, Türkiye Türkçesi için, Anadolu’ya göç eden Oğuzların 11. yüzyıldan sonra kendi lehçeleri üzerine kurdukları yazı dilini başlangıç saymak gerekir.

15. yüzyıla kadar Eski Anadolu Türkçesi olarak adlandırdığımız bu dönemin en ünlü temsilcisi Yunus Emre’dir.

Anadolu Selçuklularının önce Arapçayı, sonra da Farsçayı resmi dil olarak kabul etmeleri nedeniyle Türkçe Anadolu sahasında 13. yüzyıla kadar gelişememiştir. 13. ve 15, yüzyıllar arasında da gittikçe artan sayıda Arapça, Farsça sözcük içeren bir dil ortaya çıkmıştır. Ancak yine de sade sayılabilecek bir Türkçenin egemen olduğu bu dönemden sonra Osmanlıca adı verilen, yoğun Arapça, Farsça etkisi görülen bir dönem başlamıştır.

16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar süren Osmanlıca dönemi kendi içinde Başlangıç Dönemi, Klasik Dönem ve Yenileşme Dönemi olarak üç bölümde incelenir. Bu dönemde yalnız Arapça, Farsça sözcükler değil gramer kuralları da Türkçeye girmiş, yalnız aydın kesimin okuyup yazabildiği bir saray dili ortaya çıkmıştır.

Dilde özleşme çabaları 19. yüzyılın ikinci yansında Tanzimat dönemi ile başlamıştır. Aydınların Türkçe sözcük kullanma, Arap alfabesinde yenilikler yapma (örneğin tüm ünlüleri yazıda gösterme, normalde bitişik yazılan Arapça harfleri ayrı yazma gibi) çabalarıyla geçen bir hazırlık döneminden sonra Cumhuriyetle birlikte çağdaş Türkçenin temelleri atılmıştır.

Atatürk’ün özel ilgi ve çabalarıyla Latin alfabesine geçilmiş, tarama, derleme ve türetme yoluyla dildeki Türkçe sözcük oranı kısa sürede büyük oranlara ulaşmıştır.

Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz

E-posta adresiniz kimseyle paylaşılmayacak.