Trafik Terörü
Ankara’da karşıdan karşıya geçmek isterken belediye otobüsünün çarpması sonucu hayatını kaybeden Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Eda Uluışık (19), Adana’da gözyaşları arasında toprağa verildi.
Eda Uluışık, 20 Mayıs günü ders sonrası arkadaşlarıyla birlikte okuldan ayrıldı. Yurda gitmek için yolun karşısına geçmek isteyen Uluışık, bir anlık tereddüt yaşayınca belediye otobüsünün altında kaldı. Yaşamını yetiren genç kızın cenazesi Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan törenin ardından Adana’ya getirildi.
Genç kızın cenazesi merkez Çukurova ilçesindeki baba evininin ardından toprağa verilmek üzere Kabasakal Mezarlığı’na götürüldü. Yüzlerce kişinin ve okul arkadaşlarının da son yolculuğunda yalnız bırakmadığı Eda’nın annesi Türkan Uluışık fenalık geçirdi. Kız kardeşleri Seda, Şeyma ve Naciye’de onu son bir kez gördükten sonra gözyaşlarına boğuldu.
Eda ve tüm vatandaşlarımızın trafik terörüne kurban gitmemesi için değerli Emniyet Müdür Yardımcısı Sayın Hayrettin YILDIZLI’ nın makalesini sizlerle paylaşıyorum.
Ülkemizin gündeminden hiçbir zaman düşmeyen terör belası son günlerde daha yoğun bir şekilde yazılı ve görsel medyanın gündemini işgal etmekte, âdete terör haberleriyle yatıp kalkıyoruz. Her gün gelen çatışma, mayın, saldırı ve şehit edilen askerlerimiz, polislerimiz, vatandaşlarımızın haberleri yüreğimizi yakıyor.
Terörün birçok tanımı yapılmıştır. Terörle mücadele kanununda da tanımı yapıldığı gibi “cebir ve şiddet kullanarak devletin siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik, düzeninin değiştirmek, ülkenin bölünmez bütünlüğünü bozmak, varlığını tehlikeye düşürmek, zaafa uğratmak, temel hak ve hürriyetleri yok etmek kamu düzeni ve genel sağlığı bozmak amacıyla girişilen her türlü eylemler” şeklinde tanımlar.
Terör olaylarına karşı son günlerde ülkemizin her yerinde mitingler, gösteriler yapılarak toplumsal duyarlılık ve tepkiler dile getirildi. Halkımızın bu haklı ve ölçülü tepkileri terörle mücadele eden güvenlik kuvvetlerimize ve devletimize destek, terör örgütlerine ve terör olaylarına nefret anlamında son derece doğrudur.
Yıllardır kan ve gözyaşı akıttığımız bir diğer terörde trafik terörüdür. Her gün bu ülkede 25-30 insan yollarda ölmekte, birçoğu yaralanmakta ve sakat kalmakta, milyarlarca dolar milli servet yollarda heder olmaktadır. Yılda en az 10 bin civarında insanımızı yollarda yitiriyoruz. Her on yılda bir orta büyüklükteki bir ilimiz haritadan siliniyor. Son 30 yılda ideolojik terörde 30 bin insanımızı kaybetmemize karşın trafikte on katını yani 300 bin insanımızı yollarda kaybediyoruz. (istatistiklerde yıllık ölü sayısı 5-6 bin gösteriliyor bu sayı sadece olay yerinde ölenler, hastaneye götürülürken veya hastanede ölenler kayıtlara yaralı olarak giriyor.)
Trafik kazaları ile terörün yan yana gelmesi size abartı gelmesin. Az önce tanımını kısaca yaptığımız ideolojik terörde devletin yapısına, anayasal, niteliklerine ve kamu güvenliğine saldırı vardı. Aynı tanımı şimdi trafik terörüne adapte edelim, şu soruları kendimize sorarak.
Trafik teröründe şiddet var mı? Evet, var, silahın yerine metal yığını haline gelen araç alıyor. Kanun, kural tanımayan maganda sürücüler terör estiriyor.
Siyasi, hukuki, sosyal yapımızı bozuyor mu? Evet bozuyor. Yollarda can ve mal güvenliği olmayan bir ülkenin dünya kamuoyunda ki itibarını düşünün, yüz binlerce kazanın oluşturduğu adli ve idari davaların hukuku nasıl meşgul ettiğini düşünün, AB müzakere sürecine girdiğimiz bu dönemde bu trafik kargaşası ve kazalarla mı ve gelişmiş ülkelerle yarışacağız?
Trafik terörü ekonomik düzenimiz bozuyor mu? Tabi ki kazalarda hurda haline araçlar, sakat, yaralı ve ölen binlerce kalifiye iş gücü, bilim adamı, bürokrat, sanat ve siyaset adamları, yaralıların tedavisine harcanan milyarlar. Her gün kan akan yolların bulunduğu ülkeye turist gelmek ister mi? Bunlar ekonomiyi etkilemez mi?
Trafik terörü temel hakları ortadan kaldırıyor mu? Evet. Bir insanın en temel hakkı yaşama hakkıdır. Trafik teröristleri binlerce masum insanın yaşama hakkını elinden almıyor mu? İnsanların seyahat özgürlüğünü en küçük bir kaza bile engellemiyor mu?
Tanıma devam edelim; genel sağlığı ve kamu düzenini etkilemiyor mu? Kesinlikle evet. Ölen, yaralanan, sakat kalan binlerce insanın yakınlarının çektiği ızdırabı düşünün. Bu insanların girdiği depresyonla ruh sağlığı bozulmuyor mu?
Şimdi trafik terörü veya trafik teröristi demekle abartmadığımız anlaşıldı herhalde. Tekrar soruyorum, trafik kanununu, kurallarını tanımayan, insanlara saygısı, sevgisi olmayan, hız ve alkol sınırlamalarını hiçe sayan, günlük araç kullanma süresi en çok 9 saat olduğu halde takoğrafa hile yaparak ısrarla saatlerce yorgun ve uykusuz araç kullanıp sonrada karşıdan kurallara uygun şekilde gelen masum bir otobüse, minibüse, otomobile çarparak içindeki insanları öldüren, yaralayan, bir sürücünün intihar saldırısı yapan canlı bir teröristten ne farkı vardır? Hiçbir farkı yoktur. Biri pimi çekilmiş bir bombayla diğeri kuralsız bir şekilde kullanılan bir araçla yapılıyor. Sonuç aynı. Peki, niye ideolojik teröre gösterdiğimiz tepkiyi trafik terörüne göstermiyoruz? Çünkü artık yollarda ölmek sıra dışı, olağan bir hadise gibi algılanıyor. İdeolojik terörün failleri belli. Ya trafik terörünün sorumluları? Sorumlusu hepimiz. Toplum halinde yaşıyorsak, hepimiz doğumdan mezara kadar trafiğin içindeyiz. Hatta anne karnından mezara kadar trafikle yaşıyoruz.. Doğuma giden kadının karnındaki bebekte trafiğin içinde, mezara giden cenazede trafiğin içindedir.
Trafikten sorumlu ve yetkili 20’ye yakın kurum, kuruluş, komisyon, genel müdürlük, bakanlık vs. var. Ama sadece kolluk güçlerinin denetimine bırakılmış her şey. Sürekli ceza yazmakla, afiş, broşür dağıtmakla ne kazalar azalıyor ne trafik kargaşası düzene giriyor. O halde topyekun konuya duyarlılık göstermek zorundayız.. Herkese görev düşüyor; hepimiz sürücü, yaya ve yolcu olarak her gün trafiğin içindeyiz.
Peki, uygulanan cezalar yeterli mi? Hayır. Sadece her yılbaşı enflasyon oranında para cezalarında artış yapılıyor o kadar. Sürekli suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş, canlı bomba gibi tehdit ve tehlike saçan, kuralları hiçe sayan bir insana verilecek cezalar caydırıcı olmalı. Halen uygulamada ne yapılıyor? Örneğin alkollü ve ehliyetsiz araç kullanmanın cezaları nedir? 1.2. ve 3. kez yakalandığında para cezaları arttırılarak veriliyor. Peki, 3. den sonra ne oluyor? 3 kez alkol sınırını aşmakla 13 kez alkol sınırını aşmanın farkı yok. 51 promil alkol alarak araç kullanmakla 351 promil veya daha fazla alkol alarak araç kullanmanın cezası aynı. Oysa promil arttıkca cezanın da artması daha uygun olurdu.5 kez radara girmekle 25 kez girmenin farkı yok. Her defasında aynı cezalar. Hapis cezası yok mu? Var ama paraya çevriliyor. Çözüm nedir? Trafik suçlarında mutlaka paraya çevrilmeyen hapis cezaları uygulanmalıdır. Eğer denetimlerin daha etkili olması isteniyorsa bu şart. Denetim işin sadece yüzde 10’unu teşkil ediyor. Eğitim, mühendislik ve altyapı kısmına girmek istemiyorum.
Artık yollarda akan kanı durduralım. Eğer istersek bunu başarırız. Önce kuralların bizim yararımıza olduğuna inanalım. Kendimize, taşıdığımız yolculara veya karşıdan gelen araçtakilere bizim ihmalimizden dolayı bir zarar gelirse bunun cinayete eşdeğer bir vebalinin olduğunu düşünelim.
Kazasız ve cezasız yolculuklar geçirmeniz dileğiyle ….
Kaynak: http://www.caginpolisi.com.tr/74/31.htm
Yorum Yapılmamış