Yaşamda Denge
Hayattaki her şey için belirli bir düzen vardır. Hatta düzensizliğin bile kendine ait bir düzeni bulunur. Düzenle düzensizliğin arasındaki ilişkiden belirli standartlar doğar. Standartlar da her şeyin denge noktasını belirler.
Denge dediğimiz şey aslında hayatımızın her noktasında karşımıza çıkar. Öyle bir şey ki, aşçı yemeğe tuzu biraz fazla atsa tuzlu olur, biraz az atsa tuzsuz olur. İkisi de yemek için eksi puandır. Baharat ve diğer malzemeler için de aynı şey söz konusu. Mükemmel yemek için gerekli olan şey, her şeyin “yeterli miktarda” yemeğe dâhil edilmesidir. Dünya üzerinde bulunan diğer şeyler de aslında yemekten çok farklı değildir. Fazla veya eksik yapılan her şey mükemmelden uzaklaşır.
Her şeyde olduğu gibi, insan davranışları için yine belirleyici unsur dengedir. Her şeye sinirli tepkiler veren kişilere “piskopat”, tepki vermesi gereken yerde vermeyenlere “miskin” yakıştırması yapılır. Ama aslolan, verilecek tepkinin gerektiği kadar verilmesidir. Hiç tepkisizlikte normal değildir, aşırı tepki göstermekte. Aşırı kıskançlık da psikolojik bir rahatsızlık, hiç kıskanmamakta. İnsanın kendini başkalarından aşağı hissetmesi “aşağılık kompleksli” biri olmasına neden olur, üstün hissetmesi de “megaloman” olmasına. Kişinin sevdiğine aşırı ilgi göstermesi de, az ilgi göstermesi de sevdiğinin ondan soğumasına neden olur. Birilerine yardım ederken bile dengenin tutturulması gerektiğini atalarımız çok güzel ifade etmiş: “Az veren candan, çok veren maldan.”
Dengenin insan üzerindeki rolü sadece davranışlarla sınırlı kalmıyor tabi ki. Geçenlerde internet gazetelerinden birinde, Anadolu Ajansı’nın servis ettiği bir habere gözüm takıldı. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yapılan “su içme yarışmasında” yarım saat içinde 3 litre su içen yarışmacılardan birinin sudan zehirlendiği ve daha sonra hastanede yaşamını yitirdiği belirtiliyordu. Bundan 1 hafta sonra da yine gazetenin birinde aşırı su içmenin insanı zehirleyeceği haberi yapılmıştı. İnsanın temel ihtiyacı olan su bile, aşırı içildiğinde insanı zehirliyor, az içildiğinde ise suya gereksinim duyan tüm organlarını tahrip ediyor. Her derde deva olan spor için bile aynı şey söz konusu. Fazla spor yapmanın insanın kalbini büyüttüğü ve bırakıldığı anda insanın kalp krizi geçirmesine neden olduğu söylenir. Hiç spor yapmamanın ise zararlarını saymakla bitiremiyor bilim adamları.
Her şey denge istiyor. Hayatta çok az şey dengenin dışında kaldığı halde sorun oluşturmaz. Bütün herkes okul hayatında ders çalışmanın önemini bilir ama dersin bile dengeli çalışıldığı zaman faydasının görüleceğini söyler uzman eğitimciler. Her şeyiyle derse odaklanan bir kişinin ilerleyen hayatında bazı şeylerin eksikliğini hissettiğini görürsünüz. Duygusal zekanın zeka ölçümünde hesaba katıldığı çağımızda, tamamen derse odaklanıp diğer şeyleri ihmal eden öğrencilerin ileride istedikleri noktalara gelebilmeleri veya geldikten sonra tutunabilmeleri çok mümkün olmayacaktır. Üniversite yıllarında bir hocamız dersin ortasında şu örneği vermişti:
– Hayatta başarıyı yakalayacak olanlar, ne şu ön sıralarda oturanlar ne de arka sıralarda oturanlardır. Genelde ön sıradakilerin başarılı olacağı sanılır ama gerçek öyle değildir. Ön sırada oturanlar belli bir süre sonra üzerine çok düşmenin getireceği sıkkınlıktan kurtulamazlar ve bu daha sonra boş vermişliğe neden olur. Arka sırada oturanlarsa zaten hepten kopukturlar, onlar sadece derslerde değil hayatta da arka sırayı tercih ederler. Ama orta sıradakiler, genelde dengeyi tutturanlardan oluştuğu için, ilerleyen yıllarda başarıyı yakalayanlar onlar olacaktır.
Belki hocanın bu söylediklerinin bilimsel bir değeri yoktu, belki sadece kendi tecrübelerinden elde ettiği tespiti anlatıyordu ama sonuçta hoca ana fikirde her şeyi dengeli yapmanın önemini vurgulamak istiyordu.
Şu anda dünyanın bir numaralı gündemi haline gelen “Küresel Isınma” dediğimiz şey de temelde, insanların doğaya karşı yaptıkları aşırılıkların veya yapmadıklarının sonucunda doğanın dengesinin bozulması değil midir?
Dünya üzerindeki her şey denge ister ve her zaman en mükemmel olanı ne eksik ne fazla, tam tamına, yani dengede olandır. İnsan dengeli davranınca mükemmele ulaşır, doğa kendisine karşı dengeli davranıldığında bozulmaz, dünya her şey dengede olduğu sürece dönmeye devam eder. Ama insanoğlu için yaşam, elinde tuttuğu uzun sopasıyla ip üzerinde yürümeye çalışan acemi cambazın sonundan farksızdır. Söz konusu kendisi olduğunda tüm dengeleri alt üst etmek pahasına isteğini elde etmeye çalışır. Bu durumda ya dengeleri alt üst ederek istediğine kavuşmaya çalışır ya da dengeyi tutturamayıp aşağıya düşer. Sonuçta olan yine kendisine olur. Kimseler farkına varmadan dengeler bozulur, insanlar bozulur, dünya bozulur ve biz hala küresel ısınmanın, kanserin artmasının, yeni yeni hastalıklar çıkmasının, savaşların nedenini merak eder dururuz…
KAYNAK: Burak BEDÜK
Yorum Yapılmamış